Ergenlik periyodundaki gençlerin yüzde 85‘ini etkileyen akne 30 yaş sonrasında da görülebiliyor. Akne skarlarının akne hastalığına bağlı, ekseriyetle yüzde görülen çukur biçiminde kalıcı izler olduğunu ve aknenin şahsî olarak kıymetlendirilmesi ve buna nazaran tedavinin belirlenmesi gerektiğini belirten Anadolu Sıhhat Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Mevcut en yeterli tedavi seçenekleri bile, kişinin genetik yapısı ile alakalı olarak aknenin şiddetine bakılmaksızın iz oluşturabilir. Akne izleri, kolajen liflerinin tahribatı sonucu ortaya çıkar. Akne izleri hastaların ruhsal sıhhatini olumsuz tesirler ve ömür kalitesinin düşmesine neden olabilir. Tedavi için lazer tedavileri, fraksiyonel radyofrekans yani altın iğne, PRP, mezoterapi, dermapen, kimyasal peeling, dermal dolgular kullanılıyor” dedi.

Akne oluşumunda genetik, beslenme, çevresel faktörler ve hormonların rolü olduğunu paylaşan Anadolu Sıhhat Merkezi Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Son yıllarda yapılan çalışmalara nazaran kan şekerini süratli yükselten besinler insülin ve birtakım hormonların düzeyini yükselterek akneyi tetikleyebiliyor. Glisemik indeksi yüksek besinler çikolata, patates, beyaz ekmek, şeker, hazır besinler, kızartma ve hazır meyve sularıdır. Süt eserleri ve whey proteini içeren oral destekler akne oluşumunu artırabiliyor. Cilt tipimize uygun olmayan kozmetik eser kullanımı, kortizon içeren ilaçlar, B vitamini destekleri, gerilim, hormonal sorunlar de akne oluşumunu artırabilir” diye konuştu.

Tedavi birkaç ay sürebilir

Akne tedavisinin dermatologlar tarafından yapıldığını ve kronik bir cilt hastalığı olması sebebiyle tedavi müddetinin birkaç ay sürebildiğinin altını çizen Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Topikal yani krem tedaviler; retinoidler, benzoil peroksit, antibiyotikler ve azelaik asiti içeriyor. Sistemik tedavide antibiyotikler, sistemik retinoidler ve hormonal tedavi kullanılabiliyor. Tedavi bireye özgün olup her akne hastası özel olarak kıymetlendirilir ve şahsa en uygun tedavi verilir” biçiminde konuştu.

Altın iğne cildin onarılmasını ve yenilenmesini sağlıyor

Altın iğnenin cildin alt katmanlarına radyofrekans gücünü mikro iğneler ile gönderdiğini, bunun ısı oluşturduğunu ve oluşan ısı ile cilt altında denetimli hasar meydana geldiğini paylaşan Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “Bu sayede cildin onarılması ve yenilenmesini sağlayan, doğal kolajen üretimini artırır, kan akışını güzelleştirir. Aygıtın uç kısmına bireye özel başlıklar takılır. Bu başlıklarda cildin alt katmanlarına radyofrekans gücü ileten, derinliği ayarlanabilir 25 adet mikro iğneler bulunur. Bu mikro iğneleme teknolojisi ile cildin en üst katmanına ziyan vermeden, cildin alt katmanlarına radyofrekans gücü iletilir. Ciltte kolajen üretimi desteklenip, ciltteki akneye bağlı izlerin düzelmesini sağlarken yan tesir oranı da en aza indirilmiş olur” dedi.

Kişiye nazaran değişiklik göstermekle birlikte altın iğnenin çoklukla 3-6 haftada bir, 3-4 seans yapılmasının önerildiğini paylaşan Dr. Hülya Süslü, “Seans sayısını ve aralığını tabip hasta ile bir arada muhtaçlığa göre belirleyebilir. Birinci seanstan sonra bile ciltte yarattığı tesir çabucak görülür ve tesir kademeli olarak her seansta artar. Her yıl tekrarı önerilir ya da muhakkak aralıklarla idame dozlar önerilir” açıklamasında bulundu.

Altın iğne süreci yaz kış uygulanabilir

Altın iğne sürecinde en az ağrı hissedildiğini, hastanın tedaviden 30 dakika önce uygulanan lokal anestezik krem ile işleme hazırlandığını söyleyen Dermatoloji Uzmanı Dr. Hülya Süslü, “İşlem uygulanacak bölgeye göre 30-60 dakika sürüyor. Süreç sonrasında ciltte kızarıklık oluşması olağandır ve oluşan kızarıklık ekseriyetle birkaç saat içerisinde bizatihi kaybolur. Hasta toplumsal yaşamına çabucak geri dönebilir. Süreç yaz kış uygulanabilir. Birtakım hastalarda kızarıklık 3-4 gün sürebilir. Süreç sonrası cilt güneş ışınlarına karşı yüksek müdafaa faktörlü güneş gözetici kremler ile korunmalı” diye konuştu. 

Altın iğne sürecinin dolgu, subsizyon, mezoterapi, PRP süreçleri ile birlikte de uygulanabildiğine dikkat çeken Dr. Hülya Süslü, “Bu kombine yöntemler sayesinde yeni kolajen sentezi gerçekleşirken tıpkı vakitte cildin gereksinimi olan tüm vitaminler ve hücresel takviye sağlanmış olur. Gebe ve emziren bireylerde, kalp pili olan bireylerde, uygulama bölgelerinde açık yara ya da enfeksiyon varlığında altın iğne süreci uygulanmamalı” ihtarında bulundu.

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı

Ankara Gündem Haber

Biyografinin Tamamını Gör